19 Temmuz 2009 Pazar

MİRAÇ KANDİLİ

MİRAÇ KANDİLİ
Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:
“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)
Miraç nasıl oldu?Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler.Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.Süleyman Çelebi'nin dediği gibi “Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah...
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı:“Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.”Bunun üzerine müşrikler:“Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler.O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı.
Peygamberimiz neden mirac’a çıktı?Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi...
Peygamberimiz, Allah ile nasıl görüşebilir?Soru: “Bize herşeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakka binlerce senelik mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?”
Cenab-ı Hak herşeye herşeyden daha yakındır, fakat herşey O’ na sonsuz şekilde uzaktır.Meselâ, güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir.Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km. uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir.Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Cenab-ı Hak herşeye yakındır, ama herşey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmiş; bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır.
BU KUTLU GECENİN TÜM İSLAM ALEMİNE HAYIRLAR GETİRMESİNİ CENAB-I ALLAH DAN NİYAZ EDERİM.
KANDİL GECENİZ MÜBAREK OLSUN .

12 Temmuz 2009 Pazar

AKHİSARA ŞİDDETLİ YAĞMUR VE DOLU YAĞDI(VİDEOLU)

AKHİSARda bugün saat 14 sıralarında aniden baştıran şiddetli yaz yağmuru daha sonra doluya çevirdi. Hızla yağan dolu pazar pazarı esnafına ve vatandaşlara zor anlar yaşattı.

BÖYLE YAŞLI ZEYTİN AĞACI GÖRMEDİNİZ

Akhisar-Kırkağaç yolunun Bakır Harta istasyonundaki tarihi zeytin ağacını görmenizi isterim.
Bu ağaç ne savaşlar görmüştür,ne olaylara şahitlik etmiştir kimbilir .
Hergün işe giderken yanından geçiyoruz bu asırlık ağacın sizler için fotoğrafladım .sizce kaç yaşında olabilir acaba ? Bence 100 yılın üzerinde

5 Temmuz 2009 Pazar

AKHİSARIN EN YENİ FOTOGRAFLARI




Egenin incisi güzel AKHİSARımızın tarihi ve turistik yerlerini resimlemek üzere bu sabah (05,07,2009)küçük kızımla birlikte evden çıktık ve tarihi binaları ve yerleri gezdik sizler için resimledik .sizede sadece izlemek kalıyor,AKHİSAR sevdalılarına hediyemizdir.


AKHİSAR HÜKÜMET KONAĞI









AKHİSAR ESKİ DEVLET HASTANESİ




TARİHİ ŞEHİR HAMAMI (SASA BEY HAMAMI)Manisa Akhisar ilçesindeki Hastane Höyüğünün 200 m. doğusunda bulunan bu hamamın yapım tarihi bilinmemektedir. Sasa Bey tarafından yaptırılan hamamın XV.yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Osmanlı Hamam mimarisinde çifte hamam plan düzeninde olup, kadınlar ve erkekler bölümlerinden meydana gelmiştir. Moloz taş ve yassı tuğla taştan duvar örgüsü olan hamam, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Dikdörtgen planlı hamamın soyunmalık ve sıcaklık bölümleri kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık bölümünün ortasında sekizgen bir havuz, köşelerinde de halvet hücrelerine yer verilmiştir. Hamamın günümüzde erkekler kısmı işlevini sürdürmektedir.






KÖFÜNLÜ CAMİİ
Hastane Höyüğü eteğindedir. Saruhanoğulları tarafından 1316 yılında inşa edilmiştir.


ULU CAMİİ
Kentin en eski dinsel yapısı sayılabilecek Ulucami'nin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Pagan tapınağı olarak yapılıp Hıristiyanlık (Bizans) döneminde kiliseye çevrilmiş olduğunu gösteren mimari bulgular taşımaktadır. 15.yüzyılda Saruhanoğulları tarafından camiye çevrilmiştir. Akhisar'da bulunan Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinden birinin bu bina olması olasılığı da vardır.


ULUCAMİİ AVLU

ULUCAMİ GİRİŞ KAPISI



ULUCAMİİ MEZARLAR

ULUCAMİİ DIŞTAN GÖRÜNÜŞÜ


ULUCAMİİ ŞADIRVAN


TARİHİ AKHİSAR EVLERİ


DİSPANSER SOKAĞINDA TARİHİ AKHİSAR EVİ




ESKİ DİSPANSER MEYDANINDAKİ 300 YILLIK ÇINAR








SARI AHMET PAŞA AŞEVİ






TARİHİ PAŞA HANI ŞİMDİ OTOPARK OLARAK KULLANILIYOR


PAŞA HANI GİRİŞ

PAŞA HAMAMI

PAŞA CAMİİ

PAŞA CAMİİ MEZARLAR


PAŞA CAMİİ DIŞ MİHRAP





PAŞA CAMİİ GİRİŞ


PAŞA CAMİİ DIŞ GÖRÜNÜŞÜ Paşa Camii ve Hamamı (Akhisar)
1469 yılında Sarı Ahmet Paşa adına yapılmış, revaklı, ferah bir camidir. Sütunsuz kemerler üzerine oturmuş tek bir kubbesi bulunan caminin, diğer camilerden farklı bir özelliği, biri sağ diğeri sol tarafta olmak üzere iki namazgahının olmasıdır. Doğu ve batı cephelerindeki pencerelerin yarı saydam renkli camları Türkiye’nin ilk cam fabrikasının üretimidir.Ayrıca Sarı Ahmet Paşa’nın imaret, hamam ve vakfa gelir getirmek amacıyla yapılmış dükkanları bulunmaktadır


YENİ HAMAM

YENİ CAMİİ

Yeni Camii ve Külliyesi (Akhisar)
II. Bayezid’ın eşi Gülruh Sultan tarafından yaptırılan külliye, cami, hamam, medrese imaret ve bedestenden oluşmaktaydı. Külliyeye ait, Akhisar Belediye meydanındaki Yeni Camii tek kubbeli tek minareli bir camidir. Külliyenin hamam bölümü de halen kullanılmakta olup, medrese, imaret ve bedesten bölümleri ise yıkılmıştır.




TARİHİ TAYYARE SİNEMASI ŞİMDİ KÜLTÜR SALONU OLARAK KULLANILIYOR




ESKİ BELEDİYE BİNASI

NECDİ ŞENTÜRK PARKI



ZEYNELZADE HALK KÜTÜPHANESİ

YENİ BELEDİYE BİNASI


CUMHURİYET MEYDANI VE YENİ BELEDİYE SARAYI






TEPE MEZARLIĞI THYATEİRA





Tepe Mezarlığı Ören Yeri (Akhisar)
Akhisar ilçesinin üzerinde bulunduğu Antik Thyateira Kenti, geçmişi erken bronz çağ dönemine kadar inen bir kenttir. Antik çağda önemli dokumacılık merkezlerinden biri olan Thyateira, bölgedeki başlıca merkezlere ulaşımı sağlayan yolların kesiştiği bir noktada bulunması nedeniyle, askeri ve ticari açıdan da önemli bir kavşak oluşturmaktaydı.Halk arasında “Tepe Mezarlığı” adıyla anılan semtte yapılan kazılarda, Roma dönemine ait sütunlu bir cadde ile çeşitli mimari parçalar ve sikkeler bulunmuştur. Mevcut kalıntıların yanı sıra, Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait Ege Bölgesi’nde bulunan yedi kiliseden, Thyateira Kilisesi’nin bulunduğu yer olarak da inanç turizmi kapsamında ziyaret edilen önemli yerlerden biridir.

SEVGİ YOLU



TAHİR ÜN CADDESİ


İZMİR İSTANBUL YOLU OTEL TÜTÜN


GAR BİNASI

İSTASYONDA TARİHİ KARA TREN LOKOMOTİF


TREN İSTASYONU

PAZAR PAZARI
PEYNİRCİ ERDEM ADAM

ESKİ MİSAK-I MİLLİ İLKOKULU ŞİMDİ ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ OLARAK HİZMET VERİYOR


ŞEHİT TEĞMEN TAHİR ÜN CADDESİNİN GARDAN GÖRÜNÜŞÜ